Senaryo ya da roman yazdınız, sıra geldi eserinizi birilerine
göstermeye. Eserinizi bir yapımcıya ya da yayınevine göndereceksiniz ama doğal
olarak onun çalınmasından korkuyorsunuz. Ne kadar ilginç bir çelişki değil mi? Bir
eser yazmışsınız ve onu, okur veya seyirciye ulaştıracak insanlara göstermeye
çekiniyorsunuz.
Aslında haksız da değilsiniz. Ben de denedim, 100 kişiye, “Aga
roman yazdım, yayınevine göndereceğim” dedim, 94 kişi “Aman ha dikkat et,
çalmasınlar!” dedi.
Peki ne yapabiliriz?
Ata Demirer gibi notere yakın oturuyorsanız, eserin size ait
olduğunu tasdik ettirebilirsiniz. Ancak notere ödeyeceğiniz para, 280 sayfalık ortalama
bir roman için konuşursak, romanın 500
adet basımından elde edeceğiniz geliri geçebilir. (Ata Demirer, noter onayına
rağmen, maalesef çektiği senaryonun kime ait olduğu tartışmasından kaçamadı).
Eeee, başka ne yapabiliriz?
Size, yazdığı senaryoyu bir kargo şirketine kapalı zarfla
verip kendine postalamak ve zarfı açmadan saklamak gibi Temel fıkrası gibi bir çözüm
önermeyeceğim.
Bir yöntem olarak, mesela, yazdığınız eserin bir kısmını
internet ortamında paylaşabilirsiniz. Bir forum olur veya bir blog olur, sadece
bir kısmını paylaşarak eserin kayda girmesini ve belli bir kitle ile paylaşarak
tanınmasını sağlayabilirsiniz.
Diğer bir yöntem olarak, eseriniz hakkında bilgi verecek
kadar bir kısmını ilgili kişi yada kuruluşa gönderebilirsiniz. Örneğin romanınızın
üçte birlik bir kısmı, yayınevine fikir vermek için yeterlidir. Yayınevleri mutlaka
size geri dönerek, eserinizle ilgili görüşlerini bildirirler.
“Peki, benim kitabımın yayınlanma şansı var mı?” diye
soracak olursanız, bir sonraki yazımda buluşmak üzere şimdilik hoşça kalın…..