30 Temmuz 2012 Pazartesi

“Roman yazarı olur muyum?” diyorsanız…2





“Roman yazarı olur muyum?” diyorsanız…2


Hem “roman yazarı olacağım”, hem de “ya ben ne yazacağım, hayatım roman olur dedim, oturdum on sayfa bir şey çıktı” diyorsanız, tavsiyelerim şöyle;

Günümüz koşulları, herkesin Ernest Hemingway gibi türlü türlü macera yaşamasına imkan vermiyor. Artık bir hayata tek bir yaşam bile zor sığıyor. Hemen “o zaman onca konuyu nerden bulup anlatıcam, yoksa ben tek romanlık bir yazar mıyım?” diye zırlamaya başlamayın.

Aynı açmazı yani konu sıkıntısını herkes yaşıyor. Neden senaryo yazanlar senaristleri, roman yazanlar yazarları anlatmaya bayılır? Çünkü kendilerini konu almak, başlarından geçenleri anlatmak daha kolaydır. Dönüp dolaşıp bu duruma düşerler, deniz tükenir, yazacak şey kalmaz.

Yazmak için, öncelikle yazdıklarınızı beğenmeseniz bile her gün feysbukun başına geçer gibi roman çalışmanızın başına geçmeli ve yazmalısınız. Kendi hikayenizi, uydurduğunuz şeyleri yada başkalarının hikayelerini yazın. İnsanları dinlemek (bazen gizli gizli metrobüslerde, gemilerde, durakta) yeni konu bulmanıza yardımcı olur, farklı meslek ve kültürlerden insanlarla bir araya gelmek de çok besleyicidir.

Çok okumak sizi geliştirecektir, bu kesin. Kurgu anlayışınızı geliştirmek için senaryo okumanızı ve onların filmlerini seyretmenizi öneririm, bir sahnede “Yuh be! Ne yönetmenmiş, bak nasıl da kolayca gösterdi ne demek istediğini!” dediğinizde, iyi yoldasınız demektir.

Bir konuda 10 bin saat harcarsanız, o konuda yeterliliğe ulaşmışsınızdır, ben de başkalarının yalancısıyım ama isterseniz deneyin, hem ne kaybedeceksiniz ki?

Bir de sakın intihal yapmayın, yani kahraman adlarını, yerlerini, biraz da kurguyu değiştirerek başkasının romanını araklamayı tavsiye etmem, ödül bile alsanız herkes sizin hırsız olduğunuzu bilir, ansiklopedilere bile öyle geçersiniz.

Devam edecek…

26 Temmuz 2012 Perşembe

Naylon Entelleri Neden Sevmiyoruz?


SENTETİK GURU

Gidip görmeli,
Gidip yaşamalı.
Konuşmakla olmaz,
Yarım yamalak,
Bilmeden anlamadan.

Olmaz öyle,
Oturduğun yerde,
Sırça köşkünde.


Ama üzülme,
Senden kazananlar,
Seninle kazananlar,
Taşır seni,
Üzülme.

Foto: Kafkasya'da gün batımı

25 Temmuz 2012 Çarşamba

Nerede o eski açık hava sinemaları?


ESKİ SİNEMALAR

Hayal meyal hatırlarım,
Film afişleri at arabalarının üzerinde,
Megafonlar çığlık çığlığa,
“Bu akşam sinemamızda...”

Coşkuludur milletimiz,
Alkışlar artistleri filmin sonunda.
Bir de şu şişeleri,
Filmin en heyecanlı yerinde,
Sandalyelerin altından yuvarlayan abilerim olmasa.


Sadece film mi?
Bazen tiyatro da gelir, saz, komiklik.
Hatta bir keresinde,
Görebilmek için,
Testereyle keman çalan palyaçoyu,
Kaç gece uykusuz kaldım biliyor musun?

24 Temmuz 2012 Salı

Eşinizin kıymetini bilin


KARIMA

Nedense,
Sana en çok ay ortalarında,
Banka hesap ekstresini aldığım o günlerde kızardım.

En çok da,
Apartman dolar günlerinden sonra,
Banyo tartısından,
Suçlu kediler gibi,
Gözümün içine baktığında,
İşte o haline çok acırdım.

Ve ben,
Her kış gelişinde,
Senin gibi turşu kurabilen bir kadınla evli olduğum için,
Kutsandığımı anlardım.

Geceleri yatmadan önce,
Çocuklara dua etmeyi öğrettiğinde,
Erkeklerin,
Medeniyet için,
Ne kadar yarım kaldıklarını anladım.

Ve ben nasıl unuturum,
Anıtkabir'e giderken,
Çocukların saçlarını,
Ne kadar özenerek taradığını.

23 Temmuz 2012 Pazartesi

“Roman yazarı olur muyum?” diyorsanız…1


Bazen hepimizin aklından “acayip hikayelerim var, yazsam roman olur” diye geçer ama bir türlü yazmayız, yazsak da tıkanır, kısa sürede vazgeçeriz.

Elbette yazmayı sevenlerin, hoşlananların yazar olması daha doğrudur ama zor gelse de iyi yazacağınızı düşünüyorsanız, anlatacağım şeyler epey işinize yarayacak.

Yazar olmak istiyorsanız ilk kural, bugün, evet hemen bugün yazmaya başlamak, yani yazmadan yazar olma şansınız inanın hiç yok.

Yazdıklarınızı beğenmiyorsanız atmayın bir kenarda dursun, bir çok yazar yazdıklarını tekrar tekrar gözden geçirerek yazılarını düzeltiyor, daha sonra okurlarıyla paylaşıyor. Bir süre daha yazdıktan sonra, eski yazılarınıza göz atınca, ne kadar ilerlediğinizi görmek sizi gülümsetecek, söylemedi demeyin.

İnsanlar akıllarına gelen, duydukları, şahit oldukları bir olaydan yola çıkarak bir roman yazmayı düşünürler ama yazmaya başlayınca, anlattıkları birkaç sayfayı geçmez. Bu durumda, lafı uzatmayı, bol bol tasvir yaparak sayfaları doldurmayı düşünmeyin. Yazdığınız şey, bir kenarda öykü olarak dursun, bu demektir ki henüz romanınız için erken, elbette ona da sıra gelecek.

“Eee, ben ne zaman romanımı yazacağım?” dediğiniz duyar gibiyim. Hemen romanınızı bitirme, yayınlatma derdine düşmeyin, sakin olmalısınız. Okura kendini göstermenin, kitabınızı satmanın ne kadar zor olduğunu zamanla zaten göreceksiniz, bir de onun karşısına çalakalem bir eserle çıkarsanız, kötü reklam yapmış olursunuz.

Reklamın iyisi kötüsü olmaz, halk bir süre sonra, hangisi iyi hangisi kötü karıştırır, arada benim romanımı da alır mı diyorsunuz? Size, zamanında iyi pazarlanan romancıların, bugün birilerinin yardımıyla neden kısacık köşe yazarlığında takıldıklarını sorgulamanızı tavsiye ederim.   

Devam edecek…

21 Temmuz 2012 Cumartesi

Tesadüfen geldik mecburen yaşıyor muyuz? Tolstoy'a sorduk:

Tolstoy, hayatın daha derin bir anlamı olduğunu düşünerek, o dönemin bilimsel çalışmalarında bu anlamı arar ancak bulamaz. Zamanla, onun anlamını, hayatları bir hiç olduğu halde, ona son vermeyen cefakar halktan öğrenebileceğine inanır.

Bu yoksul yığınlar, inançları sayesinde, basit insanların yalın inancıyla ayakta kalmaktadır. Onlarla içi içe yaşayan Yazar, yoksul insanlara yaşama katlanma gücü veren inancın cahil öğretiler ve adetlerle bezenmiş olduğunu görür ve onlardan şüphe duyar.

Tolstoy, anlamının bulamadığı bu hayata katlanmaktansa, akıllı bir adam olarak intihar etmesi gerektiğini düşünür ancak buna maçası yemez. Bu ironiyi gizlemek için, malum yerlerinin açıkta kaldığı bir gece gördüğü bir rüyanın arkasına saklanır. Hayat, yaşamayı seçtiği sürece, kendisine verilen ilahi bir ödüldür.

Hayat ise O veya bir başkasının cevaplarıyla ilgilenmeden akıp gider ve bir rahmetlinin de dediği gibi “Takma kafanı tayyareye, nasıl olsa uçar”.

Yazar konuyla ilgili felsefik macerasını İtiraflarım adlı eserinde kaleme almıştır.

20 Temmuz 2012 Cuma

Ülkemizde yönetmen sineması birbirini mi tekrar ediyor?

Zeki Demirkubuz, Camus ve Dostoyevski'ye ilgisi, toplumumuza tuttuğu aynanın berraklığı ve cesaretiyle ilginç bir auteur (bir filmin yapılan ve yapılamayanından sorumlu yönetmen). Demirkubuz, son dönemde üzeri örtülemeyen döngüyü iyice açığa vuruyor. Nedir bu döngü? Örnek üzerinden gidersek; Çağan Irmak'ın, Karanlıktakiler filmindeki, eski mahalle insanları öykülerinin sizi saran samimiyeti, Reha Erdem'in Korkuyorum Anne filmindeki sıcaklığı çağrıştırıyor. Reha Erdem'in Hayat Var eserindeki panoramik görsellik, istenmeyen yaşamların yarattığı bezginlik de Nuri Bilge Ceylan'ı çağrıştırıyor. Nuri Bilge Ceylan'ın Üç Maymun eseri ise Zeki Demirkubuz'un üçüncü sayfa insanlarının kıyıcılığını ortaya döken ve çıplak gerçeği adamın kafasına çarparak sunan doğrudan anlatımını çağrıştırıyor. Ülkemizde yönetmen sineması, zaman içinde birbirine mi varıyor?

18 Temmuz 2012 Çarşamba

Temel Film Yapım Bilgileri, Teknikleri ve Kurgu Kitapçığı

Temel Film Yapım Bilgileri, Teknikleri ve Kurgu Kitapçığı.

Para versen bulunamayacak bir eser bedava! Oldukça akıcı ve kolay anlaşılan bir uslupla yazılmış şimdiden 800+ kez indirilmiş bir eser.

İçindekiler:
Filme Başlamadan
Yönetmenlikle ilgili yazılar
Bütçe ile ilgili yazılar
Sinema 101 yazıları
Kurgu ile ilgili yazılar
Diğer yazılar

Kitapçığa ulaşmak için
http://www.eylemplani.com/2012/05/temel-film-yapim-bilgileri-teknikleri-ve-kurgu-kitapcigi/

People of Sarajevo, I salute you.







I AM AT A LOSS FOR WORDS

In front of their very eyes,
Those who built the civilization,
You are killed,
Without a chance,
to say no to the war.

People of Sarajevo,
You are killed at market places,
Back streets of the town,
While running away,
With your child, pressed to your chest,
Fell down to ground,
Your market bag flied to one side,
One of your shoes flied to other side.

Just yesterday,
You dreamed about the future,
With shadows at your face,
By the sacred trees next to river.
Now you are killed,
By the snipers without faces,
And by their hate gone insane.

Also you got the bonus,
Your museums,
Hospitals,
Libraries burned down to ashes,
With professional care.

People of Sarajevo,
I salute you.



16 Temmuz 2012 Pazartesi




NE SÖYLESEM AZ
Savaşa hayır bile diyemeden,
Medeniyetin kitabını iyice yazmışların gözleri önünde,
Pazar yerlerinde,
Cadde aralarında,
Göğsüne bastırdığı çocuğu ile iki büklüm koşarken,
Öylesine,
Olduğu yere yığılarak,
Ayakkabısı bir yanda, çantası bir yanda vurulmuş,
Saraybosnalı
m
,
Sana selam olsun.
Daha dün nehir kıyısında,
Yüzünde çınar gölgeleri, hayaller kurarken,
Yüzünü mahşerde görse bile tanımayacağın,
Nefreti bilinen denklemlerle anlatılamayan,
Keskin nişancıların, topçuların kurbanı
.

Kendi başına gelen yetmezmiş gibi,
Köküne de kibrit suyundan nasibini alan,
tüphaneleri,
Müzeleri,
Hasta
neleri,
İtina ile yakılmış Saraybosnalım,
Sana selam olsun.


Fotoğraf:Mostar'ın yeniden inşası,2001















KAÇ YAŞAMA TANIKLIK ETTİN ŞU YAŞINA KADAR, KAÇ YASAMA GEÇTİ BAŞINDAN GIYABINDA? (BİLİYOR MUSUN KAÇTA KAPANIR TİFLİS'TE REHİNCİLER?)
Tükenmez meyve suyu hoyratlığında,
Yedili paketlerde özenle tüketilmiş ömrümün,
Kargacık burgacık satır aralarında,
Yani basmakalıp,
Aynı diğerleri gibi hormonlar gereği,
Öpülmüş ve teslim alınmış,
Ancak epeydir kendisinden haber alınamamış,
Bazı iddialara göre de hijyenik,
Şairlik merakım.
Kolay mı yazamamak,
Kalemin ucuna dayandığında,
Kimi bilmem ne bela dürtülerin,
Kolay mı yazmak,
Huzurunu kaybetme telaşının gölgesinde.
Gel de cevap ver şimdi,
Sormazlar mı adama,
"Derdin ne, neyine senin, Kaçta kapanırsa kapansın Tiflis'te rehinciler ?"

Fotoğraf:Kafkasya'da yerel müzisyenler,2003

15 Temmuz 2012 Pazar

Mavi Tüy, Sıradan olanı ürküten bir roman kahramanı

Gönülsüz Bir Mesihin Serüvenleri'nde,  tek motorlu uçağı ile tur pilotluğu yapan Richard, sıra dışı mesleğine rağmen kendi halinde, sıradan bir yaşam sürdürmektedir. Karşılaştığı insanlara ve etrafında olup bitenlere bakarak, yaşanan her şeyin, görünenin ötesinde anlamı olduğunu duyumsar. Fakat daha fazlasını irdeleme konusunda gönülsüzdür, ne de olsa farkındalık, farklı olmayı ve ister istemez bazı sorumlulukları da yanında getirecektir. Zamanla ibrenin meraktan yana ağır bastığı bir gün, kader ağlarını örer ve Richard, meslektaşı  Donald Shimoda ile karşılaşır, Donald onun bütün sorularının cevabını bilen adamdır. İkilimiz, uçaklarıyla birlikte iş yapmaya başlar, bu arada Richard da evren, yaşam ve hayaller konusunda merak ettiklerini öğrenir. Donald işini bilen bir eğitmendir ve öğretileri, Richard'ı sadece aydın, akıllı bir adam dönüştürmez, aynı zamanda ona mesihlik yolunu da açar. Keyifli eğitimleri sürerken, Richard bilgeliğin (mesihliğin) kaçınılmaz riskini de fark eder. Sıradan insanlar, hayatlarının sorumluluğunun üstlenmek yerine, onun tavsiyeleri, mucizeleri ile sorunlarını kolayca çözmek istemektedir ve onlara vermenin sonu yoktur. Onların beklentisi, bilgenin hayatını onlara adamasıdır. Öğrendiklerinden sonra Richard artık bir kavşaktadır, ya her şeyi olduğu gibi bırakacak, sıradan yaşantısına devam edecek, ya da artık sırların kalmadığı ama sonu iyi görünmeyen bilgelik, mesihlik yolunda devam edecektir. Richard aydınlığın, farkındalığın farklı olmaya giden sürecini yaşarken, sıradan insanı ürküten bir kahramandır, bütün aydınlarımız gibi. Richard Bach: Mavi Tüy - Gönülsüz Bir Mesihin Serüvenleri

14 Temmuz 2012 Cumartesi

Feysbukdan Önceydi

Feysbukdan Önceydi romanımın tanıtımı.

Yabancıların bir sözü var, diyor ki; “Ne istediğine dikkat et, gerçekleşebilir”.

Hayatlarının anlamını arayan insanlar, bir internet sohbet odasında buluşurlar. Bir sanal guru, bu oda takipçilerinin isteklerini koşulsuzca yerine getirmektedir. Başlangıçta durumdan hoşnut olan takipçilerinin yaşamları zamanla, kolayca gerçekleşen rüyalarının ağırlığı altında ezilir, bunaltıcı hale gelir. Ayrıca, lamba cini kıvamındaki bu sanal gurunun seri katil olma ihtimali, kavuştukları rüya yaşamların üzerine ürkütücü bir gölge gibi düşer, guru onlar hakkında çok fazla şey bilmektedir.
Evet, ne istediğine dikkat, gerçekleşebilir!

http://www.pandora.com.tr/urun/feysbukdan-onceydi/257835